6 Ağustos 2009 Perşembe

Kuşkusuz


Hava rüzgarlı. Kapı açık olduğu zaman pencereden esen rüzgar daha bir etkili dalgalandırıyor perdeyi.

Perde. Beyaz, ucu püsküllü. Eşya. Bu evde en çok sevdiğim ve karakterime en uygun gördüğüm eşyalardan biri aslında.

Aitsizlik. Benim için ayrı bir yeri olmasının kaynağı aslında asla benim olmaması. Sonsuzluk. Ben buraya geldiğimde vardı ve ben buradan giderken de burada kalacak.

Etkisizlik. Bu evde benden geriye hiçbirşey kalmayacağını düşünmek çok üzücü. Yokluk. İnsanın içini karartan bir hiçlik hissi. Geriye hiçbir iz bırakmıyorum çünkü burası aslında hiçbir zaman benim evim olmadı.

Hazır. Önceden seçilmiş kitaplıklarla, dolaplarla ve koltuklarla dolu; çalışma odasından bozma bir yatak odasında yaşadığım, aslında asla benim olamamış bir gardolapa ve benim yalnızca umursanmayan kelimelerime ve düşüncelerime ev sahipliği etmiş bir yer burası.

His. Hiç bir zaman tek bir yere ait olamamamdan dolayıdır belki de ya da tek bir yere ait hissedemememden kendimi.

Yalnızlık. Bu oda, neden bilmiyorum daha en başından beri hep çok yalnız hissettirdi bana. Tek. Her odaya girişimde sanki arkamdan birinin beni takip etmesi gerekirmiş gibi düşünürdüm ve hala daha öyle düşünüyorum.

Soğuk. Hele kış mevsiminde evin en soğuk köşesi haline gelir burası. Birileri. İşte o kış aylarında o kadar çok beklerdim ki birileriyle konuşmak, birilerine dokunmak, onlarla birşeyler paylaşmak için.

Özlem. Bir kışım daha olmayacak bu odada ve ben özlemeyeceğim insanın içini buz gibi yapan o yalnızlık hissini buna eminim.

0 yorum:

 

Blog Template by YummyLolly.com