27 Ağustos 2009 Perşembe

Ama...

Ama unutma!

Yasanip bittiyse saygisizca,

Ziplamalisin...

26 Ağustos 2009 Çarşamba

Progressive...

Koca gün yine evdeydim günlerden çarşamba

4 farklı animasyon izledim sıkılmadım hala

Akşam oldu yine üzerime bir yorgunluk çöktü

O değilde bi İlhan İrem vardı o ne oldu?


Önce Ratatouille izledim sonra Madagascar 1 ve 2

Ardındansa Igor adlı güzide animasyon geldi

Uzun zamandır yemiyordum, tavuk yedim iyi oldu

O değilde bi İlhan İrem vardı o ne oldu?


Ben yine şair oldum saçmalıklar diz boyu

4 animasyonun bana etkisi anca bu oldu

Şiirimin sonunda aklımda tek bir soru;

O değilde bi İlhan İrem vardı o ne oldu?

25 Ağustos 2009 Salı

yazmaya korkmak

Biri geldi bir gün konu oldu bir yazıma kızdı sonra bana, birdi sıfır oldu.

21 Ağustos 2009 Cuma

Balık mı?

Dünya'nın en gerizekalısı, en MALı ve en salağı olan benden herkeslere selamlar!...

Değiştirdiğin okul şifreni unutabilmen için ne kadar zamana ihtiyaç duyarsın??
Ben tam olarak 20 dakikaya ihtiyaç duydum....
Aman tanrım harika olmalıyım. Tam 20 dakika!!!...

Balık olmak başka şey gerizekalı olmaksa bambaşka. Aferin bana ki aradaki farkı öğrendim.

20 Ağustos 2009 Perşembe

Space oddity

ground control to major tom
ground control to major tom
take your protein pills and put your helmet on
ground control to major tom
commencing countdown, engines on
check ignition and may god's love be with you
(spoken)
ten, nine, eight, seven, six, five, four, three, two, one, liftoff
this is ground control to major tom
you've really made the grade
and the papers want to know whose shirts you wear
now it's time to leave the capsule if you dare
"this is major tom to ground control
i'm stepping through the door
and i'm floating in a most peculiar way
and the stars look very different today
for here
am i sitting in a tin can
far above the world
planet earth is blue
and there's nothing i can do
though i'm past one hundred thousand miles
i'm feeling very still
and i think my spaceship knows which way to go
tell my wife i love her very much she knows"
ground control to major tom
your circuit's dead, there's something wrong
can you hear me, major tom?
can you hear me, major tom?
can you hear me, major tom?
can you....
"here am i floating round my tin can
far above the moon
planet earth is blue
and there's nothing i can do

16 Ağustos 2009 Pazar

b ve a

Kişi a'nın en gizli dertlerini, sıkıntılarını ya da mutluluklarını kişi b'ye anlatması, ileride zayıf noktalarının bilinmesini sosyal anlamda bir tehdit unsuru olarak görebilecek olan kişi a'nın, a ve b arkadaşlığını bitirmeye yelteneceği anlamına gelebilir. Bu da gerçek dostlukların sadece aynı anda birbirlerine ve kendilerine güvenleri sağlam olan kişiler arasında olabileceği anlamına gelir. Heleki bir de anlatılanlar karşısında bir beklenti ummuyorsa a kişisi bu, onun çok iyi bir arkadaş olduğunun daha da bir göstergesidir. Asla kaybedilmemelidir. Çok kıymetlidir...

13 Ağustos 2009 Perşembe

O an...

Bakmak öylece. Sadece bakmak. Çok istemek bir şeyi. Çok istemek. Elini uzatmak ama erişememek.

Yudumlarsın içkini tek başına. Boğazından geçerken birşey hissetmezsin taki o yudum midene erişene kadar. İşte o an başlarsın yanmaya. O an başlarsın haykırmaya içten içe. Ve arzulamaya. Tüylerin diken diken olur. Kaparsın gözlerini fazlasını umarsın. Ve bulamazsın ya, işte o an...

12 Ağustos 2009 Çarşamba

Lights...

Tek bir Si notası önce. Defalarca bas ama tek nota ve sus. Tek nota ve sus. Tek nota ve sus. 4 kez Sibemol ve tekrar Si. 4 kez daha ve ardından işte ritim. Mi Mi Re Re Si Do Mi Mi Re Re Si Do Mi Mi Re Re Si Do. Defalarca. Basit ama derinden. Defalarca aynı ritim. Yavaşça yükseltirsin sesi ve 8 Mi ve aynı ritme devam. Ve bu sefer daha ince Si katılır ritim üzerine. Ve melodi gider böylece. Si kesik bir nota haline gelir. Arkadan sopranoların sesleri yükselir, ritim aynen devam ve işte şimdi şan! Sözler biter ve müzik devam ve değişik bir kaç ritim ve sopranolar tekrar. Tek bir Si notası sonra tekrar. Ve şarkı biter.

Si notası yalnız gelmiştir dünyaya ve yalnız gider...

Si notası yalnız gelmiştir dünyaya. Önce susmayı öğrenir. Sonra en yakınındakinin sesini. Onun sesini dinledikten sonra sıra kendisine gelir ve bu sefer kendini dinletmeyi öğrenir. Derken yenileri katılır aralarına ve kocaman bir grup olurlar. Gruptan birinin sesi daha baskın çıkmaya başlar ve diğer herkesi susturur birden. Ama sonra diğerleri tekrar çıkar ortaya ve herşey eskiye döner. Ve tekrar baş karakter olur Si. Tam hayatını bir düzene oturtmuşken sesi kesilmeye başlar. Başkaları için çıkar artık sesi. Ve derken daha önce hiç karşılaşmadığı şeylerle karşılaşır, hayatı karmaşıklaşır. Ve anlamadan hayatının tüm ipleri başkasının eline geçer. Tam herşeyi kaybetmek üzereyken yavaş yavaş eskiye döner hayat. Dışarıdan birkaç tepki alır fakat sonunda hayatına yine yalnız devam eder. Si notası yalnız gelmiştir dünyaya ve yalnız gider.

Uykum...


Gözlerimi açtım. Orada sandım. Gözlerimi kapattım. Sabaha uyandım.

Yastığıma sarıldım sonra ve uykuya daldım.

Tekrar uyanana kadar sen hep yanımdaydın...

9 Ağustos 2009 Pazar

Olasılık değil mi?

Haksızlığa tahammül etmek hiç bu kadar zor olmamıştı. Yaşam dediğin olasılıklardan ibaret peki ya o seni bırakmış olsaydı? Fakat hiç bırakmadı öyle değil mi? Onca zaman sonra onca yaşanmışlıkla şimdi neden sen bırakıyorsun? Kendine bile anlatmaktan korktuğun o duygular, başka hiç kimseyle paylaşamadığın sırların ve özellikle gözlerini kapattığında seni bu dünyadan koparıp çok uzaklara çekebilecek o güç; hepsi onun. Peki neden şimdi bu haksızlık değil mi? Ben bile çok uzaklardan izlerken tüm bu olup biteni, içimden yapma diye haykırmak, suratına bir tokat atıp seni gerçeklere doğru çekmek isterken tüm bunları ona yaşatmak haksızlık değil mi? O ki hep yanındaydı, o ki hep seni anlamaya çalıştı peki sen hiç anlatmak istedin mi? Yüzüne baktığında tüm çıplaklığıyla o geçmişi hatırlamayı göze alabildin mi? Hem ne var ki bunca hatırlanması zor olan? Ya o geçmişte yanında olmasaydı hem zaten sonrasını görebilseydi orada olmazdı eminim ki. Ama o yaşamayı seçti seni ve hiç bırakmadı. Şimdi ise sen tüm çirkinliğinle onu bırakıp çekip gidiyorsun. Haksızlık ediyorsun...

8 Ağustos 2009 Cumartesi

Yaşam, entropi yollarından biridir.

Termodinamik, ısıyı ve enerji çeşitleri arasındaki etkileşimleri konu alan bir çeşit bilim dalıdır. Ve atölyede yalnız olan ressam tualini yerine yerleştirir. Termodinamiğin birinci yasası enerjinin korunumu olarak da bilinir. Bu yasaya göre doğada hiçbir şey yoktan var olmaz veya var olan birşey yok olmaz. Tualin yeri sanılanın aksine bir şövale değil, gazete kağıtlarından yapılma bir halının tam ortasıdır. Boya kutularıyla çevrelenmiş halının ortasında ressam, kendine rahat bir yer açtıktan sonra fırçasını eline alır. Termodinamikte enerji yok olmak yerine bir şekilden diğerine dönüşür ve bu dönüşüm de ancak ısı alışverişiyle meydana gelir. Koca teneke kutuya daldırır fırçayı ve sanki kırbaçlar gibi savurur kırmızı boyayı tualin üzerine. Kadının gözlerinden akan yaşların tual üzerindeki gölgeleridir bunlar. Bir sistemin enerjisindeki artış, sisteme verilen ısı ile sistemin çevresine uyguladığı iş arasındaki farktır. Başka bir fırçayayı alır eline, mavi renklidir bu seferki boya ve ani bir hareketle tuali çizer boylu boyunca. Yüzüne gelen dümdüz saç tellerinden bir iz bırakır tualde böylece. Termodinamiğin ikinci yasasına göre ise entropi yani evrendeki düzensizlik her zaman artma eğilimindedir. Ve kırmızı tekrar ve koca bir darbe daha. Dolgun dudaklarına beceriksizce sürülmeye çalışılmış kırmızı rujunun isyanı olmuştur bu seferki. Ve ardından nazik , ince ve minik siyah darbeler. Gözyaşlarının etkisiyle akmış rimel ve göz kalemi. Ve bir darbe, ve bir başka darbe daha. Termodinamik yasalarından üçüncü olana göre maddeyi mutlak sıfıra kadar soğutmak imkansızdır. Ve içindekileri dışarı dökmek ve en sona erişebilmek için bir darbe daha atar ressam tuale. Sonunda olduğu yere çöker. Sıfırıncı ve temel yasası; eğer A ile B sistemleri dengede ise ve bunun yanında B ile C sistemleri de dengede ise A ve C sistemlerinin dengede olduğunu söyler. Koca atölyede çınlar çığlıkları, ressam kadının içinden çıkan nefret duvarlardan yansır yüzüne ve olduğu yerde kalır öylece.

Süper gücüm...

Hayal gücünün kişiden kişiye nasıl da değiştiğini ama bu süper gücün onu kullanan her kim olursa olsun, her seferinde suratında aptal bir sırıtışa neden olduğunu öğrendim ben bugün. İşte bu cümle tam da bu alemlerde kendine Z diye hitap edilmesinden pek bir hoşlanan dostumun kuracağı türden bir cümle oldu ki bunların hepsi o kıvırcık Lis’in başının altından çıkıyor. İnsan kendini etkileyen bir obje ya da söylem buldu mu o aptal sırıtışa engel olamıyormuş meğersem. Hele de rengarenk bir gün geçirdi mi, hayalgücüne sınır koymak neymiş bilmeden, işte o zaman sürekli sırıtıp duruyor. Hayallerden konuşurken, onları paylaşırken bir başka parıldıyor insanın gözleri... Hani böyle olurya tabağındaki balığı ayıklarken hep o parlak ve şapşal gözlerini de yemek istersin hayvanın ama hiçbir zaman yiyemezsin, onlar yenmez çünkü acıdır, işte aynı kaynım. Sonra bir de insanlar dinleyicilere hayallerini kendi gözlerindeki gibi görsünler diye öyle bir hırsla anlatıyorlar ki, böyle eller, kollar, gözler, kaşlar farklı farklı, binbir çeşit oynuyor, ben bugün bir de bunu öğrendim. Hele bir de o hayallerin meğersem farklı kişilerce aynen paylaşılıyor olması farkındalığı koca bir mutluluğa sebebiyet veriyor insanlar için. Aslında tam da mutluluk denemez bu duyguya zira henüz yaşanmamış bir hayal olması insanın içinde adeta bir gizem ve heyecan uyandırır fakat yine de öyle farklı bir türde duygudur ki bu, ben deniz Nar’ın çok umutsuz kaldığı anlar dışında genel olarak içinde barınan bir duygu türüdür ve hatta buradaki özne de tabiki Lis sayesinde hayat kazanmıştır. Ada kelimesi sadece tınısıyla bile insanın hayal gücünü bu derece tetiklerken biz bugün adanın içine girdik ve hayallerimizden bahsettik. Bir de dördüncümüz olan Kum vardı yanımızda çok uzaklardan ki bu da tabiki Lis’den. Belki de hepimiz adanın tepesindeki AyıYogi klisesinde hayallerimize dair dilekler tuttuk ve gerçekleşmelerini diledik ya da belki de hepimiz yalnızca onca yükseklikte nefes almanın nasıl bir duygu olduğunu hissettik tekrar. İnsanı hayallerine bu denli yaklaştıran şey yükseklikmiş meğersem ben bugün bir de bunu öğrendim.


Hayallerimde her daim yer sahibi olan ve yukarıda bahsi geçen tüm karaterlere teşekkür etmek istiyorum bugün çünkü onlar daha da zenginleştiriyorlar beni her geçen gün. Diğer birçoğu gibi bu renkli günü de onlar yaşattılar bana ve belki de birden karanlığa bürünen hayatımın, ucundaki o minik ışığa can veren onlar oldu. Hayal gücümü süper gücüm haline getiren arkadaşlarıma teşekkür ederim...

 

Blog Template by YummyLolly.com