14 Kasım 2014 Cuma

Ahahahahha..

Ahahhahhahahhhahhahhahhaa...

21 Aralık 2013 Cumartesi

Kendi adına konuş.


Şimdi ben birşeyler yazacaktım da arkadan laf çeviriyormuş gibi olmak istemedim. Vazgeçtim.

İçime düşen kurtları daha çok sandalyeleri üzerinde oturan elleri çay tutan insanlı masalara yatırmayı tercih ediyorum.

Yaşadığımız herşeyler çok güzel ve unutulmamak için sürekli çaba sarf etmek zorunda olmamalıyız bence. Paralel evrenleri düşünüp kendime yok yere dert edinemem.

Yanisi kendi adına konuş.

20 Ekim 2013 Pazar

Birşey vardı.

Bana bir tek bir tane birşeyle ilgili bir tane birşey sordukları zaman insanlar işte o zaman üzülüyorum çünkü yalan söylüyorum çünkü problem değil diyorum. Ama aslında problem çünkü üzülüyorum. Yani birşeyin var olmasından kaynaklı bir üzüntüm yok çünkü benden kaynaklı değil ama o birşeyin yok olmamasıyla ilgili üzülüyorum çünkü onu yok etme sebebi olmak istiyorum ama değilim. Ve bu yüzden üzülüyorum ve söyleyemiyorum.
Çünkü bazen insan diyor ki e o kadar da olsun yani diyor. Ama bazı birşeyler öyle olsun deyince olmuyor çünkü o bazı birşeyler hergün oluyor ve keşke olmasa dedirtiyor her gün ve her gün çok bir sayı.
Büyükçe.

5 Eylül 2013 Perşembe

Bir hafta dolmadan(yemek olan değil) yine.

Ve hayatımız devam ediyor. Ve devam etmeye devam edicek. Öyle kapılardan kapı beğenmiyoruz. Mesela sorsalardı küçük pembe kapıyı seçerdim ben. En içinde çiçek olanını. Seçtik sandık(kapaklı kutu olan değil) ama işte seçemedik, sıçtık. 

Genel olarak yani.

29 Temmuz 2013 Pazartesi

I guess.

There ain't nobody that can sing like me

5 Temmuz 2013 Cuma

Şekerim.

Bugün  çok güzeldi. Yani bi söyliyim dedim.

30 Mayıs 2013 Perşembe

Mostly..

Bazen böyle içimde bir sıkıntı, oturuyoruz.

26 Mayıs 2013 Pazar

I like to move it.

Neden hayat bu kadar değilken herkes bu kadar yalnız?
Kendi istemlerimiz dışında azıcık daha beklemeliyiz. Sırf kendimiz istiyoruz diye değil hayat bu kadar değil diye beklemeliyiz. Ve sonra buluruz bence.

20 Mayıs 2013 Pazartesi

Ve konuştuk sonunda.

Hey! Sadece, ne bileyim işte öyle.
Ve sonra geçiyorlar. Ve sonra bitiyorlar. Ve sonra başlarlar mı dersin?
Koş oyna ve yat sarhoş ol ve iç durmadan ve eğlen ve sonra yineler mi dersin?
Başlar mı biter mi? Yanar mı söner mi? Güzel mi çirkin mi? Bilmiyorum. Ama olacak.
Ve yumuşak. Ve acı. Ve yüksek. Ve kesinlikle hiç sakin değil.
Parlak! Ama gözümüzü almaz. Pahalı da değil hiç kimseler çalmaz. Yaşamak ve dinlemek ve susmak ve bağırmak ve dans etmek. Gelecek mastarlı. Geçmişi unuttum. Şimdiyi geçiştiriyorum. 

Çaydan mı bıktım?
HAYIR!

22 Mart 2013 Cuma

Finalle...

Var ki:

Rakı içtim, şarap içtim, şarap içtim, sallandım.
Ben o yarin güzel yüzüne, güzel sözüne aldandım.
Ben o yarin güzel yüzüne, güzel sözüne aldandım.

Yollarda sallana sallana kapısının önüne dayandım.
Hadi yardım, çileli güzelim çık dışarıya bize gidelim.
Hadi yardım, çileli güzelim çık dışarıya bize gidelim. 

Hadi eyi günlers...  

27 Şubat 2013 Çarşamba

Bye bye.

Bugün benim kavun günüm.

23 Aralık 2012 Pazar

Bağırıyorum duymuyorsun.

Yani o kadar çok sinirliyim ki şuanda ve o kadar yalnızım ki Sushi'yle konuşmaktan sıkıldım da buraya klavyenin tuşlarını dövercesine yazıyorum şimdi. Ama çok sinirliyim zaten biri de olsa burda yani anlatamam çünkü çok üzgünüm de bir yandan. Şöyle nefesimi tutuyorum bırakasım gelmiyor kıpkırmızı yapıyorum kendimi sonra da öyle hızlı nefes alıp veriyorum ki yani başım dönüyor gözlerim kararıyor beynimin hücreleri ölüyor falan. Hay sokıyım böyle işin bir tarafına ya. Aman.

9 Aralık 2012 Pazar

Bö.

Şimdi dili bildiğimden olsa gerek anlıyorum sözleri. Puff..

I secretly longed for something which had never existed..

8 Aralık 2012 Cumartesi

Öyle işte.

Eskiye gidelim şimdi. Sıralara. Kimisi vardı ki o zamanlar sadece duyar. Kimisi de vardı ki hem duyar hem dinler. Kimisi hem duyar hem dinler hem de sorar. Kimisi de işte hem duyar hem dinler hem sorar hem de anlamına bakar. Evet, ben de sıkıldım işte anlatmaya çalıştığım bu. O hem duyup hem dinleyip hem sorup hem anlamına bakanlar sıkıcı olurlar. Peki ya duyup, dinleyip sormadan söyleyenler. İşte ben onlardandım. Daha az sıkıcı ve daha az akıllıydım. Hayatta kaybettiğim noktalardan biri. Hep aynı ritimde gitmeyip belirli bir süre sonra hızlandığım için ne kaybettiysem bundan kaybettim. Etrafın ritmine uymadım hep kendi ritmime uymaya devam ettim ve derken derken bocaladım.

Velhasıl geçmişte günler içerisinde hatırlayamadığım bazı saat aralıkları var onları neden hatırlayamadığımı anladım. Sonra da sinirlendim, kızdım! Roar!
 Neyse işte ben hep söyledim hiç anlamına bakmadım.

3 Aralık 2012 Pazartesi

485 gün 6 saat.

Dönemlik okulda ağlama seasımızı da tamamlamış bulunuyoruz inşallah.
Çok yoruldum anne. Çok yoruldum ben ama sen beni hiç görmedin, anlamadın. Sonra ben gine ağladım. Sonra da evime geldim oturdum 2 kaşık tarhana çorbamı içtim. Sonra kimse görmezken sigara içtim. Sonra yazdım. Ama kod yazmadım.
Şimdi değişiyoruz. Anlıyoruz gibi sanki. Ama değil. Yok. Kalmadı, bitti dedik de bitmedi.
Yarın artık.

13 Kasım 2012 Salı

Dr. Civanım.

Stop bugging me, stop bothering me
Stop bugging me, stop forcing me
Stop fighting me, stop yelling me
It's my life.

11 Kasım 2012 Pazar

Yani sinirleniyorum kendimce ama...

Artık ben bu konu hakkında kimseye bişey söylemicem.

7 Kasım 2012 Çarşamba

Aman neyse.

Evet.

Aşağı aşağı derken indik.

Şimdi içimdeki his şöyle ki sanki kötü bişeyler olcak olcak sonra çok güzel bişey olcak.
Aynen böyle.

Hani boşluk vardır ama o boşluğun ne olduğunu kimse tam tarif edemez ya vücutta hani oraya hep sancı girer işte tam orama sancılar giriyor. Neyse artık nası olsa boş orası.

Sence yanlış anlaşılmalardan doğrular çıkar mı?
Bence şimdilik çıkar gibi. Hadi bakalım.

Evimizdeki tahtanın bok sayısı her geçen gün artıyor. Hava da ne biçim karanlık anlamadım ki. Kasımdayız hala sıcak falan. Penguenleri evimizde evcil hayvan gibisinden bakabilcek olsak küresel ısınmaya daha pozitif yaklaşabilirdim ben mesela.

Keşke tam şuan Budapeşte'de filan geziniyor olsaydım.

Me is dumb! This is common knowledge. Please don't write to me telling me that I am dumb, or how to fix myself. You can change the code yourself. Aha yourself. That's right yourself.

Of neyse işte.


9 Ekim 2012 Salı

!

5 Ekim 2012 Cuma

Kötüyüm ben kötüyüm...

Yarabbim bugün okul çalışanına öyle bir laf koydum ki kendimi acayip iyi hissediyorum. Aptal manyaklar. Ego tathimi ego tatmini ohh..
Lütfen işinizi daha ciddiye alınız dedim laaannn...

2 Eylül 2012 Pazar

Study hard, Diablo hard.

Biz Diablo 3 aldık. Haydi hoşçakalın.

22 Ağustos 2012 Çarşamba

Nurşah süperdir çünkü Efe süperdir.

Şarkımızı bulduk biz! Çünkü ben onu en severim ve o ona aşırı ilgi duyuyormuş ve ben ona bayılırım ve o da beni çok sever. Anladın mı? Anladın yaaaa....

LOVE YOU TO
Each day just goes so fast
I turn around, it's past
You don't get time to hang a sign on me

Love me while you can
Before I'm a dead old man

A lifetime is so short
A new one can't be bought
But what you've got means such a lot to me

Make love all day long
Make love singing songs

Make love all day long
Make love singing songs

There's people standing round
Who'll screw you in the ground
They'll fill you in with all their sins, you'll see

I'll make love to you
If you want me to

17 Haziran 2012 Pazar

Happiness is a warm blanket.


Kahverengi bir ortam olur.  Uzun, sıfatı gibi. Herkes gözlüklerini takmış gözlerini yummuş ayakta durur. Saçlar havalanmış yukarı yukarı uçar. Ayaklar bulanıklaşmış aşağı aşağı çekilir. Küçük küçük insanlar koca koca gözlerle sana bakar. Sen de kalkar ilerlemeye çalışırsın. Ayakların yok yalnız onu farkedemedin sanırım. Bi dakka lan sen uçabiliyorsun. Resmen uçabiliyorsun. Ha küçük insanların üstüne basıyorsun. Onlar da böyle küçük elleriyle hopidi hopidi ilerletiyorlar seni. Peki nereye gidiyorsun? Görmeden duymadan bilmeden… 
Görünmeyene duyulmayana bilinmeyene gidiyorsun.
Kuru kafalardan kuru beğen.

I'm so cute!

4 Haziran 2012 Pazartesi

Nurs.

Hadi yat uyu.

2 Haziran 2012 Cumartesi

Sorun burda.

İşte tam da burda. Ben çok üzülüyorum. Hep düşünüyorum. Hep değiştiriyorum.

Finalim var benim bugün. Bak neler yazıyorum hala. Ders çalışamıyorum.

29 Mayıs 2012 Salı

Sushi en tatlıdır.

Yanlışlıkla tesadüf etmiş, kırmızı kurdeleli koca bir kutu gelmiş.
Açmış bakmış ne diye, girmiş oturmuş içine.
Tam kapatacakken kapağını ayağım sıkışmış, açık kalmış kapak
Bırak madem ayağımı da kurtul benden salak.

Hatırladığım için mutlu olduğum bir şenlik sonrası memnunum.
Ama söylemeden de geçemicem aptal yerine konulmak hoş bir duygu değil. Bi bunu bil yani.

Pehh seneler geçti, son şenlik dediler. Finallere geldik ama ne finaller. Her türlü finaller. En çok da üzücü finaller. 5 senelik hikayelerin finalleri ve hayalleri. Ve anıları ve konuşulmuşlukları. Ve yalanları ama en çok da göz göre göre söylenen yalanları.
Ve sonunda artık herkeslerin kendi hayatları.

Fotoğraf çekilmeyi unuttuk Lis gece. Keşke unutmasaydık. Ama madem unuttuk o zaman seneye de şenliğe katılmak zorundayız mı belki? He?

11 Mayıs 2012 Cuma

Bir arkasını dönse.

Mesela diyelim ki sen kötü bi dönemden geçiyosun. Ben diyorum ki ne kadardır? Diyosun ne bileyim 1 haftadır hadi bilemedin 1 ay olsun, bikaç güne biter diyosun. Bikaç güne de bitiyor gerçekten. Ama işte bana öyle olmadı o. Ben 5 senedir yanlışlıkla girdiğim kötü bir dönemden çıkmak için çabalıyorum. Ama yine işte şimdi şimdi farkediyorum ki o kötü dönem benim geri kalan hayatımı tamamen sarmış. Kalakalmışım ben. Bitmişim ki çoktan. Saçmalayıp duruyorum kendi kendime. 

Duvarımda bulut resimleri, kuşlar, hayallerim ve ben üstlerindeyiz. Sabahtan akşama kadar erik ve karpuz yiyip kutu kutu pense oynuyoruz. Sonra birileri çıkıyor sanki hep hayallerimi dinlemiş gibi, hep onları önemsemiş gibi, sanki beni tanıyormuş gibi kaç senedir kutu kutu pense oynuyorsun diye soruyor.

Yükseklik korkusu olan bir insan neden 19. katta yaşasın ki. Hadi bi düşün.

23 Nisan 2012 Pazartesi

Yımmılı.

Ha! Çok aptalca!

12 Nisan 2012 Perşembe

Simyacı

Hello, my name is nothing really matters so goodbye.

10 Nisan 2012 Salı

Çok mutsuzum ama aşırı mutsuzum ama çok. Bir de çok üzülüyorum ben de, beni de dinle istiyorum.
Aman napalım hayatı kabullenmek lazım, ne ekersen onu biçersin, bundan sonra en iyiyi yapmaya bak.
Falan filan.
Bunların hepsini ben zaten biliyorum. Bilmek yaşamakla bambaşka birşey oluyor bunu da herkes biliyormuş gibi geçiniyor.
Bilmiyor işte.
Suçlamamak lazım aslında evet ama suçlamak serbest bir diğer yandan.

Hiç birşey eskisi gibi olmicak bunu biliyorum. Ve bunu inatla kabul etmek istemiyorum. Tam böyle kabul etmiyorum diyorum yine kabul etmek durumunda bırakılıveriyorum. Çok can sıkıcı.

Kısa kısa konuşmaya başladığında anlamıştım ben ama sen anlamamıştın. 

Hadi ordan, sen herşeyi en çok anlarsın. Ne çakalsın sen. Herşeyi anlarsın da çaktırmazsın.

Aynı anda başladık aslında ama ben senden daha sonra bitiriyorum. Başka şeyleri de duyuyorum cevap falan vermem gerekiyor. Sen bir tek okuyorsun işin kolay.

 Neticede hepimizin %70'i su.

Kolay gelsin.

3 Nisan 2012 Salı

Hmmehu.

Ay çok böyle sığmadım taştım! Heycanlıyım!

27 Mart 2012 Salı

Sevgili günlük yazışması.

Hava çok güzel.
Biz dün tam 3 kere İkea'ya girdik çok harika bir gündü. Çok güzel bıçaklan çok güzel keklikler aldık.
Legoluk aldık.
Sinemaya da gittik.
Taze fasülye yedim bi de o da çok güzeldi.

Sonra geçen okulda içtik. Ay çok güzeldi çok eğlendim ben. Sonra da en dev kahvaltıyı ettik o da çok güzeldi. Bi kaç tane daha renkli gün yaşasak da film bitse fotoğrafları bastırsam. Çok merak ediyorum.

Artık ders çalışıyorum saatlerce. Çünkü normal insanlar kadar çalışmak yetmiyor bana. Duyanlar diyorlar anca 2 sınava mı girdin ne zaman konuşsak çalışıyorsun diyorlar. Böyle küçümseniyorum. Ama ben de belli bir noktaya kadar gerizekalı olduğumu düşünebiliyorum yani. Belki onlar daha da aptal olduğumu düşünüyorlardır. Olsun artık.

Şimdi de spor yapıcam.

Hayırdır inşallah. Hey!

15 Mart 2012 Perşembe

For breakfast.

Çok sinirliyim!

1 Mart 2012 Perşembe

Şiir değil.

Bugün çok acayip şeyler hatırladım.
İnsanlar geçiyor ve ben camdan bakıyorum. Bunları hiçbiriniz bilemezsiniz. Pembeli morlu küçüklük perdelerimin ardındaki düşüncelerimi bilemezsiniz. Çünkü yalnızdım. Odamın kapısı da kapalıydı. Kimse de açmazdı.
Ne düşüncelerdi yalebbim. Seneler geçti ben öyle şeyler düşünmedim. Öyle bişeylerdi.
Ama aslında çok dinleyen vardı beni. Duvarlarımı bir duyabilseydiniz keşke ben onları sökmeden önce. Ama duyamazsınız. Duyamazsınız çünkü büyüdüm.
İnsanlar büyüyünce saçma şeyler yapmaz. Bilmedikleri İngilizceyle aynanın karşısına geçip uyduruk şarkılar söylemezler mesela. Ya da söyleseler bile babalar bi hışımla içeri girip bağırma evladım diyemezler çünkü artık çok manalı konuşuyordur o evlatlar. Ya da okuldan eve yürüyemezler. Çünkü yollar uzamıştır. Veya nebiliyim yalnız gitmek istemezler. Ya da çantaları çok ağır olabilir. Ya da mesela evleri olmayabilir. Yani di mi o da bi olasılık.
Ah sevgili sonsuzluk arkadaşım defterimizi bir görsen ne dertler, ne çileler. Her geçen gün daha da yalnız kalmışız. Üstüne bizi bir de kimseler anlamamış. Ne keder doluymuşuz yalebbim. Şimdi nasıl peki? Anlatacak çok mu kimsemiz var? Bizi anlayan çok mu insan var? Ben şimdi burda açık konuşayım sana. 3 vardı. 3’ün 1’i gitti. 2’si kaldı.
Yine başka bir 3’ten bahsetmek istiyorum. Tam 3 sene sadece siyah giydim ve bu 3 sene boyunca insanlar beni hep soğuk ve burnu havada buldu. Sonra da ay yanılmışız ihihohahi dediler. That’s bullshit bro.
Eylül, eylül… Çoktan geride bıraktığımız bir ay kendisi. 9 sene önce falan bıraktık herhalde tam bilemiyorum şimdi. Bak aklıma geldin. Neden? Çünkü bilmediğin şeyleri kullanıyordun sen. Bana nedense başka biri daha bilmediği şeyleri kullanıyor gibi geliyor. Keşke 17 yaşında olsaydık da bilmeseydik hiçbir şeyi. O zaman kullanabilirdik çünkü kimse bilmezdi. Ama biliyoruz ve konuşuyoruz. Bildiğimiz için mi konuşuyoruz? Bildiğimiz için mi susuyoruz. Arada kalıyoruz genelde. Sonra da özlüyoruz. Sonra mı? Vallahi ben susuyorum, konuşmuyorum söz.

Ruhum ölüm rüzgarlarına es,
Işık yok gecemde, gündüzümde.
Gözlerim görmüyor… Lakin güneş
O her zaman, her zaman yüzümde.

LİS! Net konuşuyorum cidden hayatımda tanıdığım en şanssız insansın sen. Ama ben seni çok seviyorum. Umarım seni çok sevmem de şansızlığından değildir.

9 Şubat 2012 Perşembe

Ağaçlar.

"Ölüm Allah'ın emri.
Ayrılık olmasaydı."

30 Ocak 2012 Pazartesi

Bebe.

Bebe.

12 Ocak 2012 Perşembe

YaUfEs.

Neden bomboş kaldım ki şimdi?
 

Blog Template by YummyLolly.com